'Anlatılan senin hikâyendir'

İleri'ye konuşan Vecdi Çıracıoğlu “Ben içimden ne gelirse onu yazıyorum, çok araştırıyorum, çok çalışıyorum. Yazmadan önce akademik araştırma yapmanın önemine inanıyorum. Deşerek, didikleyerek, ince eleyip sık dokuyarak yazıyorum. Tabii ki okura da bunu öneriyorum” dedi.

Söyleşi: Cengiz Kılçer

Yazar Vecdi Çıracıoğlu'yla Sarıkasnak ile başlayan üçlemesinin ikinci kitabı Ruhisar üzerine üzerine konuştuk:

Rumeli Hisarı, Boğaziçi sizin hem “ülkeniz” hem de "köyünüz”. Mecburen akla geliyor. Kitabınızın ismi bu sefer sanki bir sevgilinin ismi gibi ne dersiniz?

Ruhisar, Hisar’ın ruhu anlamında… Eğer Ruhisar’daki sözcüğündeki u harfinin üzerine inceltme işareti koyarsak, Hisar’ın yüzü, çehresi anlamına geliyor. Bir de Ruhisar, Rumeli Hisarı’nın kısaltılmışı gibi de ama gerçekte romandaki kahramanlardan yani Paşa’nın sandalına verdiği gayri resmi bir ad. Çünkü mübadele nedeniyle yurdundan uzaklaştırılmış binlerce insandan biri olan sevgilisi Pelagia ile özdeşleştirdiği bir isim. Paşa’nın, Mübadele sürecinde koruyamadığı, sevgilisine sahip çıkamadığı ve romanın başında kimi yerlerinde ortaya çıkan yaşlı kadın Pelagia.

Üçlemenizin ilk kitabı Sarıkasnak’tı, Hoyratdeniz´in kıyısında, deniz insanlarının öyküsünü büyülü gerçekçi bir tarzda kaleme alınmıştı… Ruhisar’da ise sanki bilinç akışı ile büyülü gerçekçi bir tekniği iç içe geçirmişsiniz.

Esasında, belki üçüncüsünde, üçlemenin sonunda farklı olacak ama gerçekte Sarıkasnak kitabı tam bir büyülü gerçekçilik, masalsı anlatım tekniği ile yazılmıştı. Ruhisar içinse karnaval bir kitap diyebilirim. Sarıkasnak, Amasra’da Hoyratdeniz´in kıyısında, dünyadan uzak bir kasaba olan Dünyanıngözü´nde dünyanın kolayca gözden çıkardığı deniz insanlarının öyküsüdür. Sarıkasnak’ta romanında Grotesk halk ezgiler gibi, Karadeniz mitolojisi gibi türlü öğelerle örülmüştür. Ama Ruhisar’da ise İstanbul Boğazı’nın mitolojisi var. Boğaz’ın mitolojisi var mı diye sorulabilir, evet esasen var! Belki bilinmiyor ama Boğaz’ın mitolojisi Yunan mitolojisinde nehir tanrısı İnahos'un kızı İo'dan başlar. Romanın kimi yerlerinde vermeye çalıştım, şimdi soyları tükenmiş olan deniz böceği Trilobit’ler, deniz minareleri, deniz perileri, deniz eceleri var. Bunların hepsi beyaz gerçekçi şeyler ama roman genelde karnavalist… Niye karnavalist diye sorarsanız romanda sadece bir ailenin ya da bir kişinin anlatısı yok. Bir kent var, Boğaz’ın köyleri var… Üçleme olduğundan yola çıkarsak Amasra’da başlayan bir gözünü kaybetmiş dalgıcın hikâyesi. Ama Ruhisar’da da 1920’lerin başında Yüzbaşı Paşa Alâettin Amasra’daki Deniz Tayyare üssünde görevini bitirip yeni görevi için Zonguldak’tan İstanbul’a dönmek üzere Alemdar adlı vapura binmiş eve İstanbul’a dönmektedir... Hasılı Sarıkasnak’taki Camgöz Reis ile Ruhisar’daki ana karakter Paşa, aynı şehirde, aynı yıllarda bulunmakla birlikte birbirlerini tanımamışlardır.

Üçlemenizdeki son kitaptan ipuçları verebilir misiniz?

Üçüncü kitapta Sarıkanat’ta da Miran usta devrimci oğlunu polise ihbar ediyor. Çektiği vicdan azabını yakaladığı sarıkanat üzerinden ilişkisini anlatıyor. Tabii o sarıkanatın da kitabın içinde olan bir macerası var. Sarıkanat’ta sürüler halinde geliyor, denizin içinde bir sürü meşakkatten geçiyor, bir sürü engellerden geçiyor. Bu engeller de o sürünün aynı 15 Haziran 1970 günü, 115 işyeri ve yaklaşık 75 bin işçiyle başlayıp, 16 Haziran günü 168 fabrikayı ve 150 bine yakın işçiyi kucaklayan 15-16 Haziran olaylarındaki, ya da kanlı 1 Mayıs 1977’deki kitlelerin hareketi gibi kitleyi anlatıyorum o sürünün içerisinde… Onun ayrı bir hikâyesi var tek başına, kitleler içerisinde yalnız kalıyor yalnız bir sarıkanat. Geliyor Miran ustaya yakalanıyor oğlunu ihbar den adama. Çavalyenin (Balıkçıların tuttukları balıkları taşımak için içine koydukları, sazdan ve kamıştan yapılmış yayvan veya diklemesine olan sepet) içinde tek başına dolaşıyor sarıkanat. Miran usta da ona bakıyor. Miran ustanın, üzüntüden karısı ölmüş, oğlunu polise ihbar ettiği için bin pişman… Bir polisten medet ummaya gidiyor başka bir polisin yardımıyla o polisin de işkenceci olduğu oraya çıkıyor. Oğlunun nasıl kambur olduğu da var hikâyenin içinde. Miran ustanın kendisi de bir tornacı, sıvamacı basit sıradan bir insan… Bunların hepsi Hisar’da benim yaşadığım gördüğüm insanların birbiri içine geçmiş hikâyeleri…  Miran ağabey de zaten geçenlerde hayatını kaybetti.

Son sözlerinizden yola çıkarak romanlarınızdaki karakterlerin gerçek hayatın  yaşanmışlığın içindeki insanlar mı? Ne kadarı kurgu ne kadarı gerçeklik?

Ruhisar romanın girişinde “Gerçeği, esrik akıllı yazarının güzel yalanlarıyla anlatan bu roman, yurtlarından zorla uzaklaştırılarak aşk acısı yaşayanlara adanmıştır.” diyorum. Tek insan da olmayabilir ama başka insanlar da vardır hikâyede hepsi iç içe geçmiştir… Onu almışımdır. Ama hepsi yaşanmıştır. Yani Karl Marx’tan alıntı yaparsak “De te fabula narratur,” anlatılan senin hikâyendir.

Türkiye’de popüler romanla aranıza ciddi bir mesafeniz söz konusu. Neler söyleyebilirsiniz?

Ben içimden ne gelirse onu yazıyorum, çok araştırıyorum, çok çalışıyorum. Yazmadan önce akademik araştırma yapmanın önemine inanıyorum. Deşerek, didikleyerek, ince eleyip sık dokuyarak yazıyorum. Tabii ki okura da bunu öneriyorum. Kazı kazan gibi okur metni kazımalı düşüncesindeyim. Örneğin Ruhisar bir defa da okunup bitirilecek bir anlatı değil; şöyle anlaşılmasın çok zor bir roman yazdım demiyorum. Popüler romanlar, romancılar beni ilgilendirmiyor açıkçası. Maratoncuyum uzun yol koşucusuyum ben; yüz metre kısa mesafe koşucusu değilim… Aslında burada bilinçli olmasına rağmen, çok kitap okuduğunu zannetmesine rağmen okur tipine serzenişte bulanacağım: şunu demesinler bu ülkede çok iyi şairler, hikâyeciler, romancılar var ama çoğunu o okur kitlesi bilmiyor.

Kıyas yapmak anlamında sormuyorum. Sanki siz Sait Faik’ten bayrağı almış ileriye taşıyormuşsunuz gibi… Yanılıyor muyum?

Çocukluğumdan beri okudum bir yazardır Sait Faik. Çok önemli bir yazar çünkü o zaman aralığında çıkmış edebiyatımızı etkilemiştir. Alemdağ'da Var Bir Yılan kitabıyla o kitapla kendisini var etmiştir. Ruhisar’da adı geçiyor.

DAHA FAZLA